23 Nisan 2010 Cuma

23 Nisan'da bu blog EGE'nin!



Bu 23 Nisan'da Alengirli İşler'i sevgili Fundalina'nın öğrencilerinden EGE ile paylaşıyorum.

Ege bu gün benim blogumda paylaşmak için Altan Özyürek'in bir şiirini seçmiş :) Beni Ege ile tanıştırdığı için sevgili Funda öğretmenime çok teşekkür ederim :)

Ege Mimar Sinan Okulları'nda okuyor ve kendi tuttuğu bir blogu bile var :) Çook teşekkürler Ege, 23 Nisan'ın kutlu olsun canım.

İşte Ege'nin blog adresi.





Bundan sonrası Ege'nin kaleminden, iyi okumalar ;)

*****


Merhaba ben Ege,

23 Nisan bence iyi ki de bize armağan edilmiş bir bayram. Çünkü tüm dünya çocukları toplanıyor ve bir sürü etkinlikler yapılıyor.

Bence 23 nisan çok güzel bir bayram :)

23 NİSAN

Kiminin saçı siyah,
Kiminin saçı sarı...
Ankara'da buluştu,
Dünyanın çocukları.
Her Yirmi Üç Nisan'da
Tekrarlanır bu olay.
Buluşma nedenini,
Açıklamak çok kolay.
Bu kocaman dünyada
Ülke sayısı çoktur.
Oysa ki hiç birinin
Çocuk Bayramı yoktur.
Dünyanın çocukları
Yurdumuza koşuyor,
Her Yirmi Üç Nisan'da
Cıvıldaşıp coşuyor.
Türkiye konuklarla,
Kalpler sevgiyle dolsun.
Dünya Çocuk Bayramı
Herkese mutlu olsun!

Altan ÖZYÜREK

Blog adresim http://egenndunyasi.blogspot.com/

27 Eylül 2009 Pazar

Sosyal Medya Sarmış Dört Bir Yanımı

Efendim malumunuz ecnebilerin “social media” dedikleri sosyal medya şu günlerde internet kullanan herkesin diline pelesenk olmuş durumda. Aslında iyi bir şeyden bahsediyoruz, memleketimdeki insanların internetin gücünü fark etmiş olması oldukça sevindirici.

Madalyonun öteki yüzünde ise, ülkemizdeki her yeni “şey”de olduğu gibi sosyal medya konusunda da bilgi sahibi olmadan fikir sahibi kişilerin meydanın orta yerine cirit atmaları var. Şurası açık; adına “Sosyal Medya Paydaşı” dediğimiz internetin okuyan (!), yazan, yorumlayan ve en önemlisi paylaşan bireyleri olmadan Sosyal Medya’dan bahsedemeyiz. Ve şükürler olsun ki artık kurumlar, markalar ve iletişim strateji uzmanları da bu mecrayı ve gücünü keşfetmiş durumda. Artık onlar da yaşayan, durmadan devinen bu mecranın markaları için ne kadar etkili bir platform olduğunun bilincindeler. Doğal olarak her gün yeni markaları/kurumları sosyal medya platformlarının birinde veya birkaçında görüyoruz.

Ve tam da bu noktada hadisemiz patlak veriyor. Yeni ve bakir bu mecranın “kerameti kendinden menkul” gurucukları bir anda orda burada bitiveriyor. Bu gurucukların bazıları çok değil henüz bir sene önce Dijital PR dediğinizde “o ne, page rank mi?” diye soruyorlardı. Sağdan soldan devşirdikleri makaleler, yabancı yayınlardan yaptıkları yarım yamalak çeviriler, bu işe akademik seviyede eğilen kişilerin bloglarından, yayınlarından izinsiz “aparttıkları” bilgilerle, daha da komiği daha önce yapılmış projelerin metodolojilerini azıcık “modifiye” edip kendi ürünüymüş gibi sunan birçok “paydaş”, pardon “guru”muz var.

Hal böyle olunca, “Sosyal Medya”ya ciddi bir şekilde yaklaşma konusunda zaten tereddüt eden marka/kurumlar doğal olarak daha da temkinli bir şekilde hareket ediyorlar. Onlara hak vermemek elde değil zira ortalıkta kendisini “sosyal medya gurusu” olarak tanıtan ama ne tevellütleri ile ne de iş tecrübeleri ile konuya vakıf olamayan, onlarca iş değiştirdikten sonra bir şekilde bu ortama “demir atmaya çalışan” kişi var. Bu “guru”ların hepsini kötü niyetli olarak etiketlemek doğru değil çünkü bu “gurucuk”ların yarattıkları hava nedeniyle işin daha başında olan birçok kişi hemen kendisine “guru” etiketi yapıştırmanın birçok kapıyı açtığını zannediyor. İşveren açısındansa bu durum bir çuval elmanın içinden çürükleri ayırmanın daha da zorlaşması anlamına geliyor.

Oysa süreci doğal akışına bırakmak –deyim yerindeyse herkesin kendi olduğu yeri algılayarak, kişisel olgunlaşmaya izin vermek- hem bu mecranın ölü doğmasını engelleyecek hem de uzun soluklu olmasını sağlayacaktır.

* Görsel http://www.elliance.com 'dan alınmıştır.